14 Ekim 2015 Çarşamba

Bir Ondan Bir Bundan: Moda&Elin Oğlu

Herkese selamlar efenim. Bu bir hasta yayınıdır. Açıkçası yazmak gibi bir düşüncem yoktu ancak fazlasıyla boş zamanım var ve ben evde değilim. Dolayısıyla oturup bir Elin Oğlu izlemek olsun, bir Netflix takılmacası olsun yapamıyorum. Hasta olmanın en kötü olduğu şeylerden biri de dışarı çıkmak. Hastayım ama okulumdan gaza gelip başvurduğum atölye dersim bugün başlayacak. Bugün değil pardon, bu akşam. Evet, bizim atölyelerimiz akşam 19.00'da çünkü.


Ülkenin içler acısı durumuna hiç girmeden, konuyu direkten döndürüp sonbahar-kış-ilkbahar-yaz karışımı yapan havalara değinmek istiyorum. Bugün hasta olduğumdan kazak giymiş olsam da, normalde ne giyeceğimi bilemediğim doğrudur. Moda blogu yazmıyoruz burada, cidden dolabın karşısında tepindiğimi bilirim ben. Pek beceremiyorum moda işlerini. Yine de kendi tarzımı yaratma çabam var.


Hazır modaya değinmişken de şunu demeliyim ki, bu yılki moda haftasının kıyafetlerine denk geldim geçenlerde bir Onedio galerisinde.  Onedio benim günlük takip ettiğim bir internet sitesi ve kesinlikle tavsiye edebileceğim içeriklere de sahip. Bazıları çok gereksiz ama siz boşverin, takmayın onları. Ne diyordum, galeride denk geldiğim bazı kıyafetler, kombinler o kadar cesur ve iddialı ki, üstelik bunu kötü anlamda da söylemiyorum. Ba-yıl-dım! Linkini buraya bırakmadan önce bir duamızı da edip gidelim. İnşallah biz de bir gün o sokaklarda Moda haftasının en başarılı seçimlerini yapmış kişiler olarak yürürüz, amin. Buyrun linki, lütfen zevkler ve renklerin tartışılmayacağını göz önünde bulunduralım efenim:

https://onedio.com/haber/modanin-kutsal-ayi-ndan-geriye-kalan-defilelerden-cok-daha-fazla-dikkat-cekmis-37-sokak-stili-597011

Ayakkabı delilerine de şunu ekleyelim:

https://onedio.com/haber/modanin-kutsal-haftalarinda-giyilmis-gozlerinizden-kalpcikler-fiskirtacak-23-ayakkabi-595801

Modayla ilgili bu kadar konuşmayı başarabilmiş olmama şükrediyor ve geçiyorum diğer kısımlara. Karman çorman, ana temasının ne olduğundan emin olamadığım bir blog yazdığımdan ötürü, konudan konuya atlıyorum ve affınıza sığınıyorum efenim.


Ne demiştim yazının başında, Elin Oğlu. Elin Oğlu değil de Evin Oğlu aslında onlar Ömür Varol'un da dediği gibi. Fotoğrafta sağ baştan sayıyorum; Japonya'dan Masataka Kobayashi, Rusya'dan Andrey Polyanin, İspanya'dan Manuel Reina, İtalya'dan Danilo Zanna, Türkiye'den Ömür Varol, İngiltere'den Robbie-Lee Valentine, Türkiye'den Sinan Çalışkanoğlu, Amerika'dan Antonio Stokes, Slovakya'dan Emrach Uskovski ve Güney Kore'den Chaby Han. Sırasıyla Elin Oğullarına değinmeye başlıyorum efenim. Oturup hayat hikayelerini anlatmayacağım tabi, çünkü bunu arayıp bulabilirsiniz zaten. Ancak kendi düşüncelerimi söylemek istiyorum hepsi hakkında.

Sırasıyla en sevdiğime doğru giderek yazacağım, ama hepsinin gönlümde yeri olduğunu söylemeliyim.

8)Masataka Kobayashi



Masataka aslında çok sevimli bir Elin Oğlu. Adam sürekli gülüyor, Chaby'nin dediği gibi gözü kadar ağzı var daha ne olsun. Seviyorum da kendisini. Fıstığa hıstık deyip de seyircinin neden güldüğünü soracak kadar da saf, temiz bir adam. Klasik bir aile babası. Ama benim orda sevmediğim adam yok ki, Masataka sevdiğim ama diğerlerini bir tık fazla sevdiğim bir adam olarak dursun burada.

Masataka'nın en sevdiğim bölümü, tek kelimeyle "Hıstık" :


7)Robbie-Lee Valentine



Aslında samimi söylüyorum ki sevimli. Yani bu adam sevimli ama nedense Masataka'nın yerine 8.sıraya bile alabileceğim kadar sinir bazen. Şöyle ki bunda bir Concon tipi var ya, konuşma tarzıyla falan Berkecanvari bir şey oluyor hani. Adamda 160 IQ olunca herkese saydırıyor siz salaksınız falan diye. Ondan belki de. Yoksa cidden seviyorum ya. Tatlış denir yani buna.

Robbie'nin en sevdiğim bölümü, gururlu ve hırslı İngilizin çağdaş dansı:



6)Manuel Reina


Manuel-Otomatik denilmesinden dert yanan bir şekilde geldi programa. Danslarıyla, İspanyol enerjisiyle, şarkılarıyla renk katıyor programa. Candır, ciğerdir. En eğlenceli Elin aile babasıdır benim gözümde. Ama yine de diğerleriyle karşılaştırdığımda gözümde 6.sıranın sahibi. İyi ki varsın Manuel.

Manuel'in sevdiğim bölümü, Manuel'e göre Türklerin bir günü:



5)Danilo Zanna



Abijim, yemin ediyorum canımız ciğerimiz. Elin Oğlu'nun en haylazı, en laf dinlemezi, en delisi bu adam. Eşi Tuğçe Zanna'yı çok çok sevdim, içten geldi çok. Hatta Danilo'dan çok sevdim, niye bilmiyorum. Bu adam, çok deli bir şey ama. Yani yakışıklı desem değil, sempatik desem ayrı bir şey. Değişik bir şekilde insanı kanser de eder tedavi de. Aşçı da üstelik. Tam böyle git yemek öğretmenin olsun, güle güle yemek yap. Tuğçe Zanna'yla çok güzel bir çift olduklarını söyleyerek bitirmek istiyorum, sonuçta Danilo benim için abijim, kesinlikle sevilesi bir abi ya. Böyle abi isterdim, doğruya doğru. Ah, kahrolsun tek çocukluk. Öhöm, neyse uzatmayalım. Buraya bir fotoğraflarını bırakalım çiftin.

Ve Danilo'nun en sevdiğim bölümü, en sevdiğim şarkılardan biri; Ben Böyleyim:


4)Antonio Stokes



Şunu söylemek istiyorum ki; aşık olduğum ülkeden gelen bir adamı böyle ilk üçte falan bulabilmeyi ben de isterdim. Ancak sen benim gönlümde ilk üçtesin Antonio. Candır, bitanedir. Tanıtımlar zamanında da söylediği gibi, Amerikalı, hem fiyakalı hem delikanlıdır. Programdaki tek siyahi ve kalbiyle, aklıyla çok güzel bir adam. Halinden tavrından belli olan o vicdanı, merhameti iyi ki öğretmen olmuşsun dedirtiyor insana. Çünkü merhamet en önemli şey bir öğretmen için. Yetiştirdiğin öğrencilerin, ana sınıfında da olsalar, kattığın değerlerle iyi yerlere gelebilmeleri dileğiyle. Bu kadar ciddi konuşmanın üzerine son bir şey eklemek istiyorum. O bayıldığım Amerikan aksanıyla daha çok konuş olur mu? Washington D.C.'nin en fiyakalısı, seviyoruz seni.

Antonio için özel olarak sevdiğim bir video bulamadım ama zaten o tüm bölümlerde yapacağını yapıyor. Cansın Antonio.

3)Emrach Uskovski


O kadar zorlandım ki bunu seçerken. Çünkü gönlümün 1 numarası zaten belliydi ama iki ve üçte zorlanacağımı biliyordum. Şunu bilin ki iki ve üçü birbirinden ayırmadan seviyorum. Emrach, her ne kadar Antonio'ya delikanlı demiş olsam da programın en delikanlısıdır gözümde. Çok acayip bir mütevazılık var adamda, ego sıfır. Buna rağmen tüm racon, kamyon arkası sözler de onda. Mahallelerin eskiden varmış ya hep bir ağır abisi, işte o ağır abi Emrach'mış aslında. Adamın dibi, hası, fazlasıyla yakışıklısı Emrach. Taş bebek gerçekten. Ve buna "Estağfurullah" diye karşılık verecek kadar da alçak gönüllü. Gönlümün hem ikinci hem üçüncüsüsün Emrach. Ama on numara adamsın kardeşim. (21 yaşında sonuçta, iki yaş da bir şey değil yani)

Emrach'ın videolarının büyük çoğunluğu Thug Life'tan oluşuyor, yani anladık ki adam iyi konuşuyor. Bu da Chaby'le ortak olan en sevdiğim mimiklerle anlaşma bölümü:



2)Chaby Han

Tam da Danilo'yla aynı hisleri paylaşabilirim aslında. Çünkü yakışıklı değil, sempatik de pek değil. Ama işte şapşik ya. Cidden Emrach ve Chaby arasında seçim yapamıyorum ben. İkisi de çok farklı, hem karakter hem görünüş olarak. Ama Chaby sanırım sıralamama da bakılırsa bir tık önde bir şekilde. Programa "Beni de Elin Oğlu'na alın ya." diye isyan etmiş, Youtube fenomeni olup tık rekorları kırmış, program yapımcılarının ve yetkili kişilerin ilgisini üzerine çekmeyi başarmış bir adam kendisi. İlk bölümün yarısından biraz zaman sonra kendine yer edinebildi ve çok sevildi. Cidden benim Kore dizilerine olan sempatimden midir bilinmez ama dinlemeye doyamıyorum Chaby'i. Buyrun size programa katılmak için duyurusu:


Programa katılmadan önce göklere çıkardığı Andrey'e de bir ithaf buradan. Ona geleceğim sonra tabi.



1)Sinan Çalışkanoğlu



Ne oldu? Herkes burada bir Andrey Polyanin bekledi tabi. Ama yok benim gönlümün efendisini buraya koymazsam olmaz. Taa Selena'da oynadığından beri, hiç yalanım yok valla o zamandan beri, pek bir sevdiğim oyunculuğuyla, mizahıyla, aklıyla komedi alanında favorilerimden biridir Sinan
Çalışkanoğlu. Ona değinmeden bu yazıyı geçersem olmazdı yani. "Tiyatrodan gelen adam, iyi oyuncudur." klişemi destekleyen birisi kendisi. Tiyatro yapabilen biri başarılıdır zaten çünkü benim gözümde. Yer aldığı proje vasat bile olsa gösterir kendini o oyunculuk. Yani uzun lafın kısası gönlümün favorisi Türkiye'den Sinan efenim. Ama o Elin Oğlu değil, o bizim oğlan. O yüzden hem Elin hem Evin oğullarından favorime geçelim.


1)Andrey Polyanin




Neden herkesin en iyi fotoğrafları da bu paşamın bu repliği, di mi? Çünkü görün efenim. Bu adamdaki ego kimsede yok yani. İlk bölümden anladık ne mal olduğunu. Diyormuşum ve tüm Andrey hastalarının ağır beddualarını yiyormuşum. Beddualarınızı canınızı sıkanlara saklayın lütfen çünkü bu adam acayip bir şey. Cidden. Ben çok konuşmadığı bir bölümüne denk geldim programın sanırım çünkü ilk başta bunu ben çekingen, pek konuşmayan bir tip sanmıştım. Bir baktım adam bir açılmış, bir konuşuyor. Sadece göbek atmıyor işte, bir de atraksiyonlarda çok yok. İlk yerine oturan bu oluyor öyle şeylerde. Ama zaten duruşuyla bile belli ediyor kendini. İnceden bir Sinan Akçıl'a da benzetiyorum ben. Ama o Rus olmanın soğukluğu, o karizmayı bozmamak, üstelik bir yarışma programında bile, bakınız Emrach'ın dediği gibi:


Emrach Slovakya'dan bu Rusya'dan gelmiş, soğuk ülkeler ikisi de. Adamlar doğal olarak cool doğmuş yani. Güzeller ama ikisi de güzel adamlar yani. Buraya da Andrey'in çekimlerdeki fotoğraflarından birini bırakıp kaçıyorum. Zira bu adamı anlat anlat bitiremeyeceğim.


Andrey'in en sevdiğim bölümü, okul kırma sıralamasında birinci olduğumuz hani:


Buradan Ömür Varol'u da çok sevdiğimi ve özellikle sesinin favorim olduğunu belirteyim. Çünkü malum kendisi sesiyle birçok şeye hayat vermiş bir kişi. Açıkçası hakkında çok bir şey bilmiyordum, öğreneceğiz zamanla. Elin Oğlu'nun eğer ipini çekmedilerse uzun soluklu olması dileğiyle. Hepsini çok çok seviyoruz ve gerçekten severek izliyoruz.

Bu blog yazısı da burada biter. Hiç başarılı olamadığım sonlarda burada da bir klişeyi bozmuyorum ve bitiremiyorum efenim. Görüşmek dileğiyle...