3 Temmuz 2016 Pazar

BİR ONDAN BİR BUNDAN: Moda, İzlediklerim

Verdiğim uzuun aradan sonra sizlere yeniden merhaba demekten derin mutluluk duymaktayım. Ay resmen klişe koktu şu an. Hiç benlik bir cümle değil. Ama cidden uzun bir ara verdim çünkü yazmaya değer bir şeyler bulmam zaman aldı. İstanbul'un sıcağında, bayram tatiline girmeden -gerçi çoktan girmiş sayılırız- ve tabi ki içimdekiler soğumadan bir şeyler paylaşmak istiyorum.

Bir moda bloğu yazmadığım ve modayla pek alakam olmadığı için bu konuda bir şeyler söylemek pek işime gelmiyordu. Ama bu yaz moda o kadar çok şeyi getirdi ki dünyamıza, söyleyecek şeylerim olduğunu düşünüyorum. Şimdi sırayla benim dikkatimi en çok çeken trendlere başlayalım.

1-Pijama Elbiseler


Sev-me-dim. Sırf küçük göğüslü kadınlar düşünülerek yapıldığı fikrindeyim. Hem biz evde yattığı şeyle oturması annesi tarafından yasaklanmış bir nesiliz. Dışarı pijamayla çıkmak? Büyük kolaylık. Ama ayıp ayıp, biz böyle gördük.

2-Yırtık Kot


Abartılmasa güzel trend aslında. Yazın sıcağında pantolon giymek çilesini resmen yok ediyor. Havadar havadar giyiyorsunuz ne güzel. Ne zaman yırtıklar büyüdü, eskitmeler arttı, o zaman işin suyu çıktı. Bakın size bir örnek:


Soldaki olmuş, dozunda bir yırtık. Ama o sağdaki nedir öyle? Resmen çile çektirmişler pantolona. Allah aşkına giymeyin. Televizyonda falan denk geldim bir iki kez, makası alıp oradan kesesim geliyor pantolonları ya.

3-Crop Top


Eğer göbeğiniz varsa kolaylıkla nefret edebileceğiniz bir trend. Beklenmedik bir şekilde kilo verdiğim için ben seviyorum. Gerçi hala tam crop top denilebilecek bir üst -yani bu benim için dar olması anlamına geliyor- edinemedim ama kısa tişörtler de iş görebilir. Tek kötü yanı, akşam vakti serinleyen havada karın ağrısına sebep olabilmesi. Bende etkisi böyle en azından.

4-Süslü Kot

Verecek bir isim bulamadığımdan ve bazıları cidden abartıldığından süslü kot demek istedim. Yırtık kotların kıştan ilkbahara geçiş döneminde çıkmasına karşılık bu trend Nisan Mayıs gibi vitrinlerde yerini aldı sanırım. Henüz bir tane edinemedim. Yırtıksız olduğu için kış dönemine geçerken de satın alınabileceğini düşünüyorum. Yine de siz böyle daha yetişkin işi olanları alın.Çizgi film karakterli kotlarla 5 yaşınıza dönmeyin derim ben. Biz kadınlar şirin bulsak da, aslında içten içe hepimiz prenses olmak istesek de, yok canım tutmuyor o. Komik duruyor işte, giymeyin.

5-Mom Jean


Seveni de çok sevmeyeni de. Vücudunuza uyan modeli bulmakla ilgili aslında bu biraz. Eskiden benim de çok hoşuma gitmezdi çünkü arkası bol, bez bağlamış gibi durduğunu düşünürdüm. Bedeninize uyacak mom jeani bulamazsanız tabi bol durur. Yüksek belli olması ve crop toplarla muhteşem bir ikili oluşturması beni cezbeden şey oldu. Yüksek bel pantolonu her zaman tercih etmişimdir. Benim gibi gömlek delisi biri için farklı bir model de oluyor üstelik. Eskiden açık bıraktığım gömleğin uçlarını artık bağlıyorum ve cidden daha iyi duruyor. Sevdim seni mom jean.

6-Omzu Açık

Ve moda hakkında bu kadar yazabilmeme bile şaşırarak son trende geliyorum. Aşık oldum millet! Bir trende aşık olabileceğim aklımın ucundan geçmezdi ama oldum. Ben bu omzu açık şeylere bitiyorum. Elbiselerde de, bluzlarda da çok seviyorum. Ve tabi ki bunu da hala edinemedim. Gerçi bir tane var bende ama şu yeni çıkan modellerden hala alabilmiş değilim. İspanya'nın bağrından kopup gelmiş gibi duran, flamenko kıyafeti misali modellerse favorim.


Vee gelelim asıl benlik olan kısma. Oturup ne izledim?

Dizilerimin sezon finaline girmesi -Big Bang Theory ve Two Broke Girls- ve benim tüm bölümlerini bitirmiş olmam nedeniyle yeni dizi arayışlarındaydım.

Personal Taste                                                                             Boys Over Flowers

Daha önceden izlemiş olduğum Kore dizileri Boys Over Flowers ve Personal Taste'i yeniden bir gözden geçirip ezberledikten sonra, izlenecek dizimi o kulvarda aramaya karar verdim. Zira yaklaşık bir, bir buçuk yıldır yüksek dozda Amerika mizahına maruz kalmış ve açıkçası biraz sıkılmıştım. Bel altının hiç bulunmadığı Kore dramaları beni kendine çekmeyi başarmıştı. (Tabi ki bu yaştan sonra Korecan olmayacağım, sakin olun) Naifliği ve sevimliliği aşırıya kaçan Kore dizilerinin konularını araştırmaya başladım.

Fated to Love You

Denk geldiğim Fated to Love You dizisinin konusunu sevmiştim.


Kim Mi Young

2014 yapımı bu dizide Kim Mi Young adlı, post-it lakaplı bir kızımız var. Herkesin verdiği işi, zorluğunu düşünmeden sırf hayır diyemediği için yapan bu kızı işyerinde resmen sömürüyorlar. Üstelik o kadar naif ki, kızı mı boğsam iş yaptıranları mı diye düşündüm durdum. Bir gün şirkette bir çekiliş oluyor ve Kim Mi Young'un ilk defa şansı yaver gidiyor. İki kişilik tatil ödülünü kazanan kızımız, başta kimseyle gidemeyeceğini düşünüyor. Sonrasındaysa hoşlandığı Avukat Min'le şansını deniyor ve sonuç olumlu.

Lee Gun

Asıl erkek Lee Gun, bir şirketin varisi. Altı yıllık bir ilişkisi var ama kız bale eğitimi için Amerika'da olduğundan çok nadir görüşüyorlar. Kız sonunda Kore'ye dönünce, bu da evlenme teklifi etmek için kolları sıvıyor. Tabi bunda aile büyüklerinden gelen torun baskısı da baya etkili. Yine de kızı seviyor adam, altı yıldır bırakmamış sonuçta. Şans o ki, evlenme teklifi yapmayı planladığı otel, tatil ödülünün olduğu otel.

Ve gerçekleşen olaylar sonucu tatile çıktığının ertesi sabahı Kim Mi Young ve Lee Gun aynı yatakta uyanıyorlar. Kim Mi Young ise bu tek geceden sonra hamile kalıyor. Sonrası tabi olaylar olaylar...


Aralarındaki uyumu sevdim, tatlı bir ikili olmuşlardı. Başta uzun saçlı olan esas oğlanımızın da kısa saçlı halini tercih ederim. Tabi o kahkahasına değinmesem olmaz. Başta abartı gelen o kahkahası alıştığımda komik gelmeye başladı. Ne zaman kahkaha atsa kendimi tutamayıp gülüyorum.

Son olarak, en sevdiğim replik:



Kore dizilerinden vazgeçemeyip ikinci bir diziye başladım tabi. En az 5-6 gün süren Fated to Love You serüvenim, bu ikinci dizide üç günde bitti. Çünkü doyamadım. Bir bölüm daha diye diye sömürdüm resmen diziyi. Ama bende güzel bir aydınlatma yarattığını söylemeden geçemeyeceğim.


Boys Over Flowers'la tanıdığım, Personal Taste ile daha bir sevdiğim kişinin üçüncü bir dizisini izledim, The Heirs. Aslında adını sıkça duyduğum ama bir türlü izleme hevesinde bulunamadığım bir diziydi kendisi. Çünkü çok konuşulan her şeyin abartıldığı benim için değişmez bir kaideydi. Popüler kültürün hasta olduğu şeyleri ya hiçbir zaman sevemedim ya da ben sevdiğimde revaçta değildi. Mesela Açlık Oyunları'nı o kadar da ünlü değilken sevmiştim, Küçük Prens'i ünü azaldığında ve herkesin dikkati dağıldığında. Dolayısıyla bu diziyi de o kadar çok konuşulduğu dönemde izleyemedim.

Bu diziyle kalbimdeki sırça köşklerden birine yerleşti Lee Min Ho. Oyunculuğu, ağlarken ağlatabilmesi, mimikleri, her şeyi güzel. Üstelik Kim Tan şimdiye kadar karşılaştığım en iyi karakter olmuş. Goo Jun Pyo ve Jeon Jin Ho'yu çok sevdiğimi sanırdım, en iyi Kore dizisi karakterleri olduklarını düşünürdüm. Ama hepsinden daha içten, daha esaslı bir karakter olmuş bu. Lee Min Ho'nun bendeki zirvesi bu roldür millet. Bunun da üstüne çıktığına denk gelirsem, yok artık yani.


Bir de hazır Lee Min Ho demişken, bir albümü olduğunu bu diziyle öğrenmiş bulunuyorum. Son günlerde dilime dolanan öyle güzel bir şarkısı var ki. Dizinin bir bölümünde de çalan şarkı, beni benden aldı. Korece bilmiyor olmama rağmen ezberledim şarkıyı neredeyse. Bunu da şuraya bırakayım o zaman:



Diziye gelecek olursam, The Heirs yani Türkçe adıyla Veliahtlar, adından da anlaşılabileceği üzere bir grup liseli veliahtın hayatlarını anlatıyor. İçinde aşk var, kavgalar var, ayrılıklar var, dostluk var. Beni çok güldüren sahneler de oldu, iç geçirdiğim sahneler de. Arada çok da şaşırdım, dizide tek bir kişiyi bile atlamadan herkese kızdım. Yine bir fakir kız-zengin çocuk aşkı ana tema olsa da, dizi her yönüyle bambaşka. Gördüğüm en iyi Kore dizisi. İzleyin, izletin.


Tabi deli gibi sevilen, desteklenen bir ikiliyi oluşturmuş bu dizi. MinShin destekleyenleri, bir ton video yapmışlar ikiliyle ilgili. Kamera arkası videolarda da dikkatimi çeken uyumları, iletişimleri muazzam. Lee Min Ho ve Park Shin Hye uyumundan çıkan bu MinShin de sanırım Joshifer (Jennifer Lawrence-Josh Hutcherson) gibi içimde kalacak. Abi çok güzeller ya.


Karakterlere detaya inmeden değinirsem de iyi olur sanırım. Zira karakterler hakkında bir şey okumadan izlediğim için karakterlerle isimleri eşleştirmem, dizinin olayını çözmem falan biraz zamanımı aldı.


Öncelikle esas oğlan Kim Tan (Lee Min Ho). Okuması için Amerika'ya gönderilmiş, üç yıldır orada yaşayan, ailesinin öyle çok da aranmayan oğlu. Zira annesi Empire Grup'un başkanının sevgilisi. Kim Tan'ın şirket anlaşmasından ibaret bir nişanlılık durumu var, beni beklenmedik yerden vuran bir de karakteri. Orasını da izleyerek görün.



Esas kızımızsa Cha Eun Sang (Park Shin Hye). Empire Grup'un sahibi Kim ailesinin kahyalığını yapan, konuşma engelli annesine destek olabilmek için hem okuyor hem de birden fazla işte çalışıyor. Çalışkanlığına, azmine hayranım cidden. Bazen kızdığım hareketlerde bulunsa da harbiden esaslı kız. Amerika'da olan ablasına para götürmek için yola çıkıyor ve hikaye de Amerika'da başlıyor.


Bir diğer oğlanımız Choi Young Do (Kim Woo Bin). Klasik Türk dizilerinde esas oğlanla arasında hep bir çekişme olan kötü karakter vardır ya. Bir de gider esas kıza göz diker. Heh, işte bu dizide Young Do karakteri ona tepki olarak doğmuş. İnceden spoiler vermek gibi olmasın ama nefret etmeyiniz bu adamdan. Ben çok sevdim. Oteller zincirinin varisi, aslında çok zeki ama çalışmıyor tiplerden.


Yan karakterlere gelirsek, Lee Bo Na'yla (Krystal) başlayalım. Allah'ım bu ne tatlılık? Kötü olmaya çalışıp başaramayan, bir şekilde açık veren, biraz deli bir kızımız. Bankalar zinciri varisi, Yoon Chan Young'un sevgilisi, ama hala eski sevgilisi Kim Tan'ın etkisinde.


Yoon Chan Young (Kang Min Hyuk), Cha Eun Sang'ın çocukluk arkadaşı, Lee Bo Na'nın sevgilisi. Babasıysa Empire Grup'un sekreteri. Lee Bo Na'nın şapşallıklarını ve Kim Tan zaafını büyük aşkı sayesinde görmezden gelebilen bir insan. Ya nasıl kalbi güzel, nasıl tatlı.


Hiç pes etmeden kötü karakter olmayı başaran birinde sıra, Rachel Ryu (Kim Ji Won). Büyük Otel Grubu'nun varisi, Kim Tan'ın nişanlısı. Nişan tamamen şirket ortaklığından ibaret olsa da, Kim Tan'ı takıntı haline getirmiş bu kızımız. Ayrıca annesiyle Choi Young Do'nun babasının arasındaki ilişkiden dolayı onun kız kardeşi sayılıyor.


Şimdiyse büyük bir karakter var sırada, Kim Won (Choi Jin Hyuk). Soyadından da anlaşılabileceği üzere Kim Tan'ın abisi, annesi başkanın ilk karısıymış ve vefat etmiş. Empire Grup'un şu anki başkanlığını yapıyor.


Gelelim tekrar liselilere, sıradaki liseli Lee Hyo Shin (Kang Ha Neul). Kendisi diğerlerinden bir yaş büyük, okul başkanı ve babası da başsavcı. Kim Won'un sevgilisi olan öğretmenleri Jeon Hyun Joo'ya (Im Joo Eun) karşılıksız bir aşk besliyor. Öğretmenine aşık olma mevzusu bile var dizide resmen ya. Yazık çocuğa.


Sırada benim hep güldüğüm, sevimli bir karakter var, Jo Myung Joo (Park Hyung Shik). Aşırı haylaz, okulda nerede sosyal, zıpır bir hareket varsa anında orada olan biri. Ünlü bir araba şirketinin varisi ama işi gücü haylazlık, zıpırlık. Özellikle bizim esas ikiliyle arabada bir sahnesi var, o bölümü ne zaman izlesem sahneyi birkaç kez tekrar izliyorum.


Tabi başka karakterler de var ama benim değinmeden duramayacağım ve dediğim gibi isimlerini ve rollerini çözmek için baya uğraştığım karakterler bunlar. Söyledim, yine söylüyorum, gördüğüm en iyi Kore dramasıydı. Tek bir olay üzerinde bölümlerini harcayan yerli dizilerimizle karşılaştırıldığında ortalama birer saatlik ve toplamda 20 bölümlük bir dizi için gayet güzel ilerliyor. Olaylar "Ne ara geçti ya?" diyecek kadar hızlı da değil, "Of sıktı artık." deyip ileri sardıracak kadar yavaş da değil. Tam dozunda ilerleyen bir hikayesi var.


Ve bir yazımızın daha sonuna geldik efenim. Daha fazla yazı için;

Bir başka kişisel bloğum (Daha çok paylaşım yaptığım yerdir kendileri): Dünya'nın Yazısı

Ve atölye bloğumuz (Son zamanlarda hiç yazı paylaşılmadı, yine de açıp okuyabilirsiniz): Sekiz100Üç


İyi kalpli olan herkese bu Kore dizilerinin naifliğiyle dolu bir aşk, kendi dünyalarının trendi oldukları bir hayat ve umutlu bir gelecek diliyorum. Sevgiler saygılar efenim.