2015'e son bir bakış atayım diyorum bu yazımda. Neler yapmışım, nasıl geçmiş benim koskoca 12 ayım, 52 haftam, 365 günüm... Bakalım neler çıkacak benim 2015 arşivimden.
2015'in benim için kuşkusuz en büyük olayıydı başladığım bir kitabı bitirmek. Ben gibi, benim gibi bir hikaye yazdım ve fırsatını bulup cesaretimi toplayabildiğim bir zaman kitabın yayınlanması için gerekenleri yapacağım. Bu kadarını yapmak bile büyük cesaret istiyordu benim için zaten. Çünkü hiç başaracağımı düşünmemiştim hayallerimi koca bir kitaba dönüştürmeyi. Başladığım şeyleri ise bitiremezdim hiç. Biten bu kitap benim için yeni kapılar açtı. Yapmayı en sevdiğim şeyi geliştirebildiğimi gördükçe kendime, kalemime inandım gitgide. Gizlenmek zorunda değildim artık, yazdıklarımı saklamam gerekmiyordu. Aksine "Bunu ben yazdım." deyip kendi başarılarımla gurur duyabiliyorum artık.
2015 bana bölümümü değiştirme fırsatı da sundu. Çevre Mühendisliğinden Endüstri Mühendisliğine geçiş yaptım. Bunun benim için daha iyi olduğunu bilerek yaptım bu seçimi ve gayet memnunum halimden. Okul konusunda uzuun uzun konuşmalar yapmak benlik olmadığı için bunu da burada kesiyorum.
2015'te gelen yeni arkadaşlıklar, yeni çevrelere dönersek; Atölye grubuma buradan çok mutlu bir yıl diliyorum; hem kalem arkadaşlarıma, hem bizi bir araya getirenlere, hem yazma felsefem "Bir şey yaşamadan bir şey yazamazsın." sözünü söyleyen hocamıza. Hepsi çok güzel insanlar ve kendime başka yönlerden bakmayı öğrettiler bana. Hepsine buradan kocaman teşekkürler ve öpücükler. Siz olmasaydınız o bloglar da olmazdı. Hazır değinmişken blog adresleri:
Kişisel bloğum: dunyaninyazisi.blogspot.com
Atölye bloğumuz: sekiz100uc.blogspot.com
2015'te benimle kalan yakın arkadaşlarıma da, ki onlar kendilerini biliyorlar, musmutlu yıllar diliyorum. Hep burada kalın ve hiç gitmeyin olur mu? İyi ki varsınız siz. Yılınızın her gününün benim dertlerimden ve kötü şakalarımdan arınmış olması dileğiyle.
2015'in son gecesi-2016'nın ilk saatleri ikileminde ben ne yapacağım peki? Bir klasik olarak evde oturup televizyon izlemek gibi bir planım var. Hatta yayın akışım bile belli. Ona gelmeden şunu söylemek istiyorum.
Bugün ilk defa yılbaşında evde kalasım olmadı pek. Televizyonda çok sevilesi programlar var aslında ama ben kar yağışına hayatı boyunca hasret hissedecek bir insanım işte. İzmirli değilim ama her kar yağdığında ilk defa kar görmüş gibi sevinebiliyorum. En sevdiğim mevsim kış, en sevdiğim yağış türü kar benim için. Nefret etmişimdir hep karanlıktan. Karın beyazlığıysa hep parlar, aydınlatır ya olduğu yeri. Ondan olsa gerek benim bu kar aşkım. Yağmurda yürümeyi değil romantik, saçma sapan bulan biri olarak, çünkü ıslanmak güzel değil bence, karda yürümek benim için derin bir tutku. O yüzdendir ki ne zaman kar yağsa içimde hep bir ormanlara, tepelere gitme isteği vardır benim. Kimsenin ayak basmadığı o karların içinde yürümeye çalışmak, yürüyememek, düşmek falan. Düşmekten tek korkmayacağım yer herhalde karların üzeri. Neyse, bir gün hayallerin gerçek olması dileğiyle.
Yılbaşı ekranımda bugün uzun uzun planlama yapmam sonucu iki şeye yer vermeye karar verdim. Aslında başta Geniş Aile Yapıştır-Elin Oğlu gibi bir planım vardı. Sonra o Geniş Aile Yapıştır-Victoria's Secret oldu. Ama artık son kararımı vermiş bulunuyorum. O Ses Türkiye Yılbaşı Özel programı, ardından ise Elin Oğlu Yılbaşı Özel'i izleyeceğim. Tavsiye ediyorum efenim. Bir bakacak olursak; O Ses Türkiye bu yılda geçen yıllarda olduğu gibi ünlü konukları çağırıyor. Ama özellikle bu yılın konuklarını ben çok sevdim. Üstüne üstlük 3 Adam ve BKM'den arkadaşları Büşra Pekin'in de katılacağını göz önünde bulunduracak olursak, O Ses benim için şimdiye kadarki en iyi programını yapmış olacak. Şarkı söyleyeceklerde Seda Bakan, Aslı Enver, Ezgi Mola, Emre Kınay ve Barış Falay var daha ne olsun benim için.
Elin Oğlu'na gelirsek Chaby Han deyince benim için dünyanın durduğu zamanlardayız. O çekik iyi ki var. Onu ayrı bir blog yazısıyla anlatmayı da 2016'da yazacaklarım arasına ekliyorum o zaman. Adam anlatılmaz yaşanır olsa da, bahsetmem lazım. Saçlarından, gözlüklerinden, kalbinden bahsetmem lazım. Bağladım Güliz Ayla'nın güzelim şarkısına. O zaman onu da buraya bırakayım da dinleyin güzel güzel.
Chaby Han'a değinmem çok iyi oldu. Çünkü o adam benim için o programla ya da sosyal medyayla kısıtlı bir adam değil. Hayatımda dinlediğim en iyi şarkıları aynı bünyede bulunduran güzel bir grubu bana keşfettiren adam. Yüzyüzeyken Konuşuruz'dan bahsediyorum. Onlarla tanışmam tamamen Chaby sayesinde değil aslında.
Ali Atay'ın başrolünde oynadığı Mutlu Ol Yeter dizisinde duyduğum bir şarkıyla başladı benim bu serüvenim. "Ateş Edecek Misin?" şarkısı beni ilk duyduğum anda büyülemişti. Ama kimin söylediğini hiç araştırmamıştım. Normalde o şarkının çıktığı zamana kadar araştırırdım ben ama nedense üzerime bir şey çökmüştü benim bu şarkıda. Öylece şarkıyı dinleyip durdum, sonrasında başka şarkılar da geldi üzerine. Aklımdan hiç çıkmadı, denk geldiğinde değiştirmeden dinliyordum hep. Bir gün Chaby'nin Youtube kanalında "Evi Beşiktaş'taydı" diye bir cover gördüm. Buyrunuz bu da kendisi hatta:
Dinleyince merak ettim orijinalinde kimin söylediğini. Aradım, Yüzyüzeyken Konuşuruz'du bulduğum grup. Diğer şarkılarına bakarken tesadüfen denk geldim "Ateş Edecek Misin?" şarkısına. Şaşırdım, böyle şeyler olmazdı bana hiç. Başına öyle tatlı tesadüfler gelen biri değildim, olamamıştım. Ama bundan sonra gitgide artmıştı tesadüfler. Kalan diğer tesadüfleri "Chaby Özel" yazıma saklayayım en iyisi. Çünkü ben o yazıyı yazdığım gün ya sonunu getiremeyeceğim bir türlü ya da kitleneceğim öylece, yazamayacağım doğru düzgün bir şey. Kitlenme ihtimalime karşın tesadüflerim bugünlük bende kalsın en iyisi.
Yılbaşı yazısı diye başlamış bile olsam, Bir Ondan Bir Bundan'a bağladım ben gördüğünüz gibi. Her neyse daha fazla uzatmadan bitireyim ben. Siz de yeni yıl planlarınıza dönün efenim. Bugün aklıma gelen yeni yıl dileğimle bitirmek istiyorum. Bu karlı güzel günde muhteşem manzaranın tadını çıkarabilmeniz dileğiyle. Yeni yılda her gününüzün manzarası büyüleyici olsun. Mutlu seneler...